Herkese merhabalar, ben Dorukay, 39 yaşında, ama yaşından aşırı derecede küçük gösteren, evli bir erkeğim. Ankara merkezli, uluslararası inşaat işleri yapan büyük bir şirkette çalışıyorum. İşim gereği çok sık yurtdışı görevine gönderildiğim için, bazen haftalarca, bazen de aylarca evimden ve eşimden ayrı kalıyorum. Seks bağımlısı mıyım bilmiyorum, ama her gün boşalmadığım veya seks düşünmeden geçirdiğim günler yok denecek kadar azdır.

Bu defa da Kazakistan’a, şirketin Alma-Ata’daki şantiyesine gönderilmiştim. Türkiye’deki gibi sadece erkek işçiler yoktu burada, kadınlar ve kızlar da çalışıyordu. Daha ilk gün şantiye içinde gördüğüm kızlardan burada çok maceralar yaşayacağımı anlamıştım. Hatta gözüme bir tanesini kestirmiştim bile. Duvarcıydı sanırım. Adını bile bilmedigim bu kız iş elbiseleri içinde çok çekici görünüyordu. Ona bakarken sikimde kıpırdanmalar olduğunu hissetmiştim.

Hızlı bir yerleşme merasiminden sonra, çalışan işçilerin anlattıklarından gece hayatının oldukça renkli olduğunu anlamıştım. Yemekhaneye gittiğimde Kazak kızların gözlerini üzerimde hissetmeye başlamıştım. İş arkadaşlarım bile benim yakışıklı biri olduğumu söylerler, buna rağmen üstümdeki gözlerden oldukça utanmıştım. Bariz bir şekilde gözümün içine bakıyorlardı. Yemeğimi alıp uzak köşedeki bir masaya geçtim.

Yemeğimden bir lokma almıştım ki, işçi bir kız karşıma oturdu ve bozuk ama sevimli bir Türkçeyle, “Merhaba, ben Olga, senin adın ne?” dedi. Tam konuşamıyordu Türkçeyi, ama anlıyordum sözlerini. “Benim adım Dorukay…” dedim. Sözlerim bitmeden birkaç kız daha geldi masaya, yemeğini alan masaya geliyordu, çok şaşırmıştım. Olga ilk gelen olduğu için hemen sahiplenmişti beni, kızların ismini söyleyerek beni tanıştırıyordu. Üzerlerinde iş elbiseleri olmasına rağmen güzel görünüyorlardı. Olga sürekli konuşuyordu ve sürekli elime koluma temas ederek, sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi samimi davranıyordu.

Yemekhanede diğer masalarda da kızlar vardı, ama çoğu benim oturduğum masadaydı. Yemeğimi bitirip masadan kalkmak için hamle yaparken, Olga, iş çıkışı kapıda bekleyeceklerini söyleyerek yanağıma bir öpücük kondurdu. Kızlar da ellerini sallayarak ve gözümün içine bakarak yemeklerini yemeye devam ettiler.

Tam yemekhanenin kapısında, görünüşünden Türk olduğunu tahmin ettim bir bayanla burun buruna geldim. O kadar yakındık ki, göğüsleri nerdeyse benim vücuduma değecekti. Ağzından dökülen sözler tahminimi doğrulamıştı. Sexy ve etkileyici bir ses tonuyla, “Merhaba, ben şantiye şefiyim, ismim Özge. Siz Doruk bey olmalısınız!” deyince, “Dorukay!” diye düzelttim. O ise gülümseyerek, “Olsun, ben Doruk derim!” dedi. Şaşırmıştım, bunu çok samimi bir edayla söylemişti. Ardından da, “Çok çabuk kaynaşmışsınız kaşarlarla!” deyince şaşkınlığım dahada arttı. “Ofisime uğrarsanız size projelerin bir kopyasını veririm, sabah işe başlarsınız!” dedi. Teşekkür edip birazdan ofisine uğrayacağımı söyledim. Yanından ayrılırken ise, “Gece çok takılmayın, buranın geceleri uzundur!” diye ekledi.

Gidip kalacağım yere baktım, pek hoşuma gitmedi. Şantiyede kalmaya pek sıcak bakmam zaten. Bu günlük böyle idare edip, hemen bir ev bulmalıydım. Bu düşünceler içinde Özge şefin ofisine doğru yöneldim. Yemek paydosu bitmişti. Kapıya vurdum. “Gel!” sesini duyunca kapıyı açıp, “Merhaba!” diyerek içeriye girdim. Yemekhanede karşılaşmamızın üstünden kısa süre geçmişti ama makyaj yapıp üzerine de başka kıyafet giymiş, çok değişmişti. Gözlerime (Sik beni!) der gibi bakıyordu. “Merhaba, ben de sizi bekliyordum!” dedi. O an onu aşırı sexy bulmuştum, kısa bir etek giymişti, o ana kadar şantiyede etek giyen bayan görmemiştim. Üzerinde açık mavi bir bluz vardı ve göğüslerinin çatalını rahatça görebiliyordum. Sikim elimde olmadan kalkmaya başladı.

“Oturun Doruk bey!” dedi. Telefonu açıp, “Alina hanım, 2 çay getir bize!” dedi. Sonra da bana, “Kalacağınız yere baktınız mı?” diye sordu. Ben de baktığımı, ama beğenmediğimi, yarın bir ev bakacağımı söyledim. “Anladım niyetinizi, çabuk harekete geçmişsiniz, burdaya gelen tüm arkadaşlar ihtiyaçlarını rahat karşılamak için hemen ev arıyorlar, ama siz çok sabırsızmışsınız!” dedi. O anda boş bulunup, “Siz de mi öyle yapmıştınız?” dedim. Bu cevabı beklemiyordu sanırım, uzun bir sessizlik oldu. Kapıya vurulana kadar bu sessizlik bozulmadı.

“Gel!” dedikten sonra içeriye mini etekli bir kız girdi. Çok güzeldi. Kısa, askılı bir bluz giymişti, her yerinden dişilik fışkırıyordu. Elindeki çayları uzatırken gözlerimi ondan alamıyordum. Zaten direkt insanın gözünün içine bakıyordu. Buradaki kızların hepsi mi böyle diye düşünmeden edemedim. O an kızın önüme baktığını farkettim. Sikim kalkmıştı. Biraz utanarak çayı alıp sehpaya koydum. Ama kız halen önüme bakıyordu. Özge, “Alina sen gidebilirsin!” diyene kadar sürdü bu.

Kız çıkıp kapıyı kapattıktan sonra Özge yanıma yaklaşıp, az önce ne ima ettiğimi sordu. Ben de, “Siz ne ima ettiyseniz ben de onu ima ettim!” dedim. Sert bir tonda, “Gerizekalı! Ben evliyim!” dedi. Galiba çok büyük bir pot kırmıştım, vaziyeti kurtarmak için, “Ben de evliyim!” dedim. Özge az öncekinden daha sert bir tonda, “Kalk ayağa!” deyince mecburen kalktım. Çadırı kurmuş sikimi gösterip, “Utanmıyor musun? Çaycıya bile sikin kalktı be, kız gözlerini alamadı önünden!” dedi. Daha işe başlamadan kovulacaktım galiba.

Aklımdan bunlar geçiyordu ki, Özge’nin elini önüme atmasıyla bu düşüncelerden sıyrıldım. Özge pantolonumun üstünden sikimi sıkıca kavrayıp, “Ne var bu Kazaklarda, görür görmez sikleriniz şahlanıyor?” dedi. O an anladım ki Özge onları kıskanıyordu. Ben de, “Bunun çaycı kızla falan alakası yok, ofiste seni ilk gördüğüm anda kalkmaya başladı!” deyip dudaklarına yumuldum. Meğer beklentisi buymuş. Ateşli bir şekilde öpüşürken eli halen sikimdeydi.

Dudaklarından ayrılıp, “Kapıyı kilitle istersen!” dedim. Özge, “Merak etme, kimse çalmadan giremez!” dedi. Yinede kapıyı kilitleyip geldi, masasının üzerine oturup bacaklarını açtı. Beyaz külodunu görünce, zaten kalkık olan sikim iyice zonklamaya başlamıştı. Tekrar dudaklarına yumulup, külotun üstünden de amını okşamaya başladım. Dudaklarını dudaklarımdan kaçırıp, “Mmmhhh!” diyerek kısık kısık inlemeye başladı.

Külotunu kenara çekip orta parmağımı amıyla buluşturdum. Müthiş derecede sulanmıştı. Parmağımı ağzıma götürüp tadına baktım ve “Mmmhhh, tadı çok güzelmiş, tam yalamalık!” dedim. Özge, “Çıldırtma beni!” diyerek başımı amına yapıştırdı. Dilimi amının içine sokup çıkarıyor, amının sularını yalayıp yutuyordum, inanılmaz zevkliydi. Dilimle amını becerirken, elimle de taş gibi göğüslerini yoğuruyordum ve bunları hiç soyunmadan yapıyorduk. Daha 1 saat önce bunları yaşayacağım aklımın ucundan bile geçmezdi…

“Hadi, içime gir artık!” deyince doğruldum. Özge külodunu çıkarırken, ben de pantolonumu ve Boxerimi çıkardım. Özgürlüğüne kavuşmuş sikimi görünce gözleri parladı ve “Bu ne be?” dedi. “Sence ne?” deyince, “Ama bu… bu çok büyük!” dedi. Sikim normal büyüklükte gelirdi bana, ama çok kalın olduğunu söyleyebilirim. Özge bacaklarını ayırıp, “Hadi, gir!” deyince, “Önce bir yala, ıslat bakalım!” dedim. Hemen masanın üzerine uzanıp ağzını açtı, ben de yanaşıp ağzına verdim. Özge uzun zamandır hasretmiş gibi yalıyordu sikimi…

Biraz yaladıktan sonra doğruldu. Tekrar masanın kenarına oturup yine bacaklarını ayırdı. Bacak arasına yanaştım ve sikimle amına fırça atmaya başladım. “Uzatma, acele et, işyerindeyiz unuttun galiba? Hadi sik, sonra tadını çıkarta çıkarta uzatırız!” dedi. Amının deliğine hizaladım sikimi, daha kafasını sokmadan, “Yavaş sok!” dedi. Milim milim ilerliyordu sikim, amı sırılsıklamdı ama yinede zor giriyordu. Öylesine dardı ki, sürekli, “Yavaş!” diye uyarıyordu.

Yavaş yavaş yarısına kadar girmiştim, ama sabrım tükenmişti. Birden tüm gücümle abanıp kökleyince, “Hayvan!” diye bağırdı. Daha fazla ses çıkarmaması için dudaklarına yumuldum hemen. Saçlarımdan tutarak ateşli bir şekilde karşılık verdi. Yavaş yavaş gitgellere başladım. Sikişirken okadar tatlı öpüşüyordu ki, bu sikiş hiç bitmesin istiyordum. Yavaşladığımda, Özge dudaklarını dudaklarımdan ayırıp, “Acele et lütfen, gelenler olur, hadi aşkım, hadi Doruğum!” dedi. Dakikalar önceki resmiyet yok olmuş, altımda inlerken, “Aşkım, Doruğum!” diyordu.

Tekrar hızlandım. İnlemeleri iyice artmıştı. Kesik kesik inlerken yaprak gibi titremeye başladı. İlk Orgazmıydı sanırım. Boşalma sırası bendeydi, bir makina gibi hızlanmıştım. İstesem o anda boşalabilirdim, ama onu bir kez daha Orgazm etmek istiyordum. “Mmmhhh!” diye dudaklarını yalıyordu. Dilini ağzıma alıp dahada hızlandım. Gözleri kaymaya başlamıştı, baygın baygın bakışından yine Orgazm olacağını anladım. Son vuruşlarımı yaparken, iki kolunu boynuma dolayıp beni kendine çekiyor ve bu hareketiyle (İçime boşal!) demek istiyordu. O ikinci Orgazmını yaşarken, ben de zevkin doruklarındaydım. “Hadi aşkım, hadi, sen de gel artık!” deyişleri arasında döllerimi amının derinliklerine gönderdim…

Boşalmam bitince amından çıkıp, ben de masaya oturdum. Özge mutluluktan komiklik yapıyor, “Oyy canım sen bana nasıl girdin?” diye sikimle konuşuyordu 🙂